Sosyal medyada hızla yayılan bir görsel, Türkiye’nin tarım politikaları ve üretim yapısındaki değişime yönelik sert bir eleştiriyi gündeme taşıdı. Üst bölümde yer alan “Eski Türkiye” başlıklı haritada, domates, üzüm, buğday, pamuk gibi çeşitli yerli tarım ürünleriyle dolu üretken bir Türkiye tasviri yer alırken; alt bölümdeki “Yeni Türkiye” başlıklı haritada ise tüm ülke “İTHAL” ibareleriyle kaplanmış durumda. Görsel, son yıllarda artan ithalat oranları ve tarımsal üretimdeki düşüşe dikkat çekiyor.
Eleştirinin Odağında Ne Var?
– Türkiye’nin tarımda kendi kendine yeten ülke konumundan uzaklaştığı,
– Girdi maliyetleri ve yanlış destek politikaları nedeniyle üreticinin topraktan uzaklaştığı,
– Bazı temel tarım ürünlerinin bile artık ithalatla karşılandığı ifade ediliyor.
Gıda Güvenliği ve Çiftçinin Geleceği Tehlikede mi?
Tarım ekonomistleri ve çiftçi birlikleri, bu görselin bir abartı olmadığını, aksine üreticiye kulak verilmesi gerektiğini söylüyor. Girdi maliyetlerinin artması, desteklemelerin yetersiz kalması, genç nüfusun tarımdan kopması gibi faktörler nedeniyle Türkiye’de tarımsal üretimin sürdürülebilirliğinin risk altında olduğu vurgulanıyor.
“İthalatla Geçici Çözüm, Kalıcı Sorun Yaratır”
Uzmanlar, ithalatın kısa vadeli fiyat dengesi sağlasa da, uzun vadede yerli üretimi bitirdiğini savunuyor. Tarım sektörünün yeniden canlandırılması, genç çiftçilerin teşvik edilmesi, planlı üretim ve sürdürülebilir destek politikalarının hayata geçirilmesi gerektiği dile getiriliyor.
Toplumdan Yükselen Ortak Ses: Yerli Üretim Desteklensin
Görselle verilen mesaj yalnızca bir eleştiri değil; aynı zamanda tarım politikalarında reform talebinin simgesine dönüşmüş durumda. Özellikle “gıda egemenliği” ve “yerli üretim” vurgusu, sosyal medyada ve toplumun farklı kesimlerinde ortak bir talep haline gelmiş görünüyor.
Sonuç olarak, “İthal Türkiye” imajı; yalnızca bir grafik değil, geçmişin üretkenliğini özleyen ve geleceğin gıda güvenliği için endişelenen bir halkın sessiz çığlığıdır.