DEVA Partisi Bursa İl Başkanı Tayfun Öztürk’ten Yangınlara ve Siyasetin Çöküşüne Sert Tepki
Türkiye günlerdir yüreğini yakan orman yangınlarıyla mücadele ederken, sahadaki koordinasyon eksikliği ve siyasi şovlar kamuoyunun vicdanını sarsıyor. Bu sessiz öfkeye en sert tepki, DEVA Partisi Bursa İl Başkanı Tayfun Öztürk’ten geldi.
Yangın bölgesine giderek gözlemlerini bizzat paylaşan Öztürk, sosyal medyada yaptığı açıklamada siyaset kurumuna adeta isyan etti:
“İnsanların canı yanıyor, evi, bahçesi, mahsulü, fidanı kül oluyor… Siyasetçiler ise videolarla, selfielerle, yangın pozu veriyor. Tiksiniyorum bu siyasetten!”
“Yangın Bittiğinde Ne Olacak? Kimse Konuşmuyor!”
Öztürk, yangınla mücadelede yalnızca müdahale değil, sonrası için de ciddi bir belirsizlik olduğuna dikkat çekti:
“Bu saatten sonra asıl mesele yangından sonra ne yapılacağıdır. Kimse bu konuda tek kelime etmiyor. Ne bakan konuşuyor ne belediye başkanı. Bir seferberlik, bir toparlanma çağrısı duymadık. Yangın söndü mü her şey bitecek mi? Bu mu anlayış?”
“Bozbey Nerede?” Diyene Tepki: “Sen Neredeydin?”
Öztürk, Gürsu Belediye Başkanı’nın sosyal medyada yaptığı “Mustafa Bozbey nerede?” paylaşımına da sert çıktı:
“Ya arkadaş, senin ilçen yanıyor! Senin derdin ne? ‘O nerde, bu ne yaptı?’ diye siyaset yapmak mı? Git yangın alanına, oradaki gönüllülere moral ver. İmkânın varsa su dağıt, ayran dağıt. Poz verip tweet atmak yerine sahaya in!”
“Yerde Uyuyan İtfaiyeciyi Görmeyen Yönetim, Nerede Poz Vereceğini Düşünüyor”
Yangın bölgesindeki organizasyon eksikliğini ve ihmali gözler önüne seren Öztürk, çok çarpıcı bir tabloyu da paylaştı:
“Aralıksız çalışan itfaiyeciler, halı sahaya serilmiş battaniyelerde dinlenmeye çalıştı. Ne bir çadır, ne bir plan. Adamlar yerde yatıyor, dinlenmeleri için bir hazırlık bile yapılmamış. Ama siyasiler hangi fonda poz veririz, hangi kadraja gireriz onun derdinde.”
“Bu Yangında Menfaat Arayan, Bu Milletin Yüzüne Bile Bakamaz!”
Tayfun Öztürk, açıklamasının devamında sadece ihmallere değil, bu felaketten siyasi rant sağlamaya çalışanlara da sert sözlerle yüklendi:
“Köyler boşaltıldı ama halk evini bırakmadı. Ne yaşlısı, ne kadını, ne çocuğu… Herkes hortumla, kazmayla, kürekle yangının karşısına dikildi. Bu halk bu kadar onurluyken, kim bu yangından siyasi menfaat çıkarmaya çalışıyorsa; ne bu doğa ne de bu millet ona hakkını helal etmeyecek!”
“Yangın Bağıra Bağıra Geldi, Kimse Kımıldamadı”
Yangın öncesi uyarıların dikkate alınmadığını, gerekli önlemlerin alınmadığını da hatırlatan Öztürk, isyanını şu sözlerle dile getirdi:
“Eskişehir’den, Bilecik’ten bağırarak geldi bu yangın. Tek bir güvenlik önlemi mi alınmaz? Bu nasıl bir vurdumduymazlık, bu nasıl bir yönetim zaafıdır? Gerçekten sana yazarken bile sinirimden ağlıyorum.”
“Yöneticiler Sınıfta Kaldı, Halk Ayağa Kalktı!”
Tayfun Öztürk’ün sözleri sadece bireysel bir tepki değil, yangın bölgelerinde görev yapan gönüllülerden, köylülerden, itfaiyecilerden ve halktan yükselen kolektif bir çığlığa dönüştü. Kriz anlarında halkıyla omuz omuza olmayan bir yönetime karşı hayal kırıklığı büyüyor.
Bu açıklama, siyasi kimliğin çok ötesinde bir vicdan çağrısıdır.
Çünkü bu yangın, sadece ağaçları değil; sistemin adaletini, siyasetin ahlakını, yönetenlerin sorumluluğunu da ateşe verdi.