TÜRK-İŞ Genel Başkanı Ergün Atalay, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in bugüne kadar işçilerle ilgili müspet hiçbir şey yaptığını görmediğini söyleyerek, “Çünkü onun dünyası başka, biz çalışanların dünyası başka. O, dar çerçeveden tabloya bakıyor. Bazı memur sendikaları da işçiyi öyle görüyor ki, sanki biz marabayız. Biz, lağımından çöpüne kadar, ekmeğinden savunma sanayisine kadar, yerin altına kadar çalışıyoruz” ifadelerini kullan
Atalay, konfederasyon genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, yarın, kamudaki son toplu iş sözleşmesi çerçeve protokolünün imzalanmasının ikinci yılı olacağını anımsattı.
O protokolün imzalanmasından kısa zaman sonra enflasyon dolayısıyla “ne sözleşmenin ne ücretin kaldığını” belirten Atalay, “Tabiri caizse, 30 senedir görmediğimiz ekonomik sıkıntı ile karşı karşıyayız” dedi.
Atalay afetlerde, depremlerde, yangında, savaşta ilk bedeli kadınlar, çocuklar ve çalışanların ödediğini söyleyerek, iki yıl önce kamu toplu iş sözleşmesi çerçeve protokolü imzalandığında “işçi müdürü geçti”, “çöpçü genel müdürü geçti, daire başkanını geçti” şeklinde haberler yapıldığını anlattı.
Bugüne kadar “işçi-memur” ayrımı yapmadığını, bunu da sürdüreceğini belirten Atalay, “Memur çok ücret almıyor ama işçi çok az ücret alıyor” diye konuştu.
“400 İŞÇİ İŞİ BIRAKTI SEBEBİ ÜCRET DÜŞÜKLÜĞÜ”
Atalay, şöyle devam etti:
“Şu anda ülkemizde emekli olan kamu çalışanından yüzde 50 daha fazla ücret alıyor. Dünyanın hiçbir ülkesinde böyle çarpık bir ücret düzenini göremezsiniz, bulamazsınız. Özellikle evvelden devlet kapısı öyle önemli bir kapıydı ki önünde kuyruk olurdu. Şu anda tarım dahil, savunma sanayidir, demiryollarıdır, şeker fabrikalarıdır, her yerde en azından yüzde 10, ortalama yüzde 25 fire veriyor. İşçiler iş yerlerine girmiyorlar. Savunma sanayinde 400 tane beyaz yakalı işçi işi bıraktı geçen sene. Sebebi ücret düşüklüğü. Çünkü özel sektörde iki mislini, üç mislini alıyor. Biz özellikle ülkeyi yönetenlere, Çalışma Bakanına, Maliye Bakanına ‘Bunların yerine teknik eleman yetiştiremezsiniz, bunları emekli etmeyin, yasa düzenlemesini düzeltin’ dememize rağmen arkadaşlarımızı kapının önüne koydular.”
Atalay, “sıkılaştırma yapıyoruz, ekonomi düzeliyor” denildiğini ifade ederek, ancak işçilerin, çalışanların bir şeyin düzeldiğini görmediğini söyledi.
“TÜİK İLE MARKER ARASINDA DAĞLAR KADAR FARK VAR”
Kamudaki işçilerin Toplu Sözleşme Çerçeve Protokolü’nün bu yıl TÜRK-İŞ dışında HAK-İŞ tarafından da müzakere edildiğini anımsatan Atalay, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Her sendika kendi sözleşmesini kendisi yapıyor. Bir komisyon kuruldu; o komisyonda da meselelerimizi, sıkıntılarımızı, problemlerimizi daha rahat anlatalım diye beraber hareket ediyorlar. 27 Şubat’ta ilk teklifi verdiler. Aradan aşağı yukarı 2 ay geçti, hükümetten bununla ilgili hiçbir şey yok ortada. Şu ana kadar bize bir teklif gelmedi. Onun için insanların dayanma gücü kalmadı. TÜİK’in açıkladığı rakamlarla pazardaki, marketteki rakamların arasında dağlar kadar fark var.
2002 yılında, vergiyle ilgili ikinci dilime girmek 22 katıydı, şu anda 6 katı. 22 kat nerede, 6 kat nerede? Biz mart ayında yüzde 20’ye giriyoruz, haziran ayında yüzde 25’e giriyoruz. Bugüne kadar yüzde 35’i arkadaşlar hiç görmedi. Ama şu anda bu ücretle, biz temmuz ayında yüzde 35’i göreceğimizi tahmin ediyoruz. Sayın Maliye Bakanı bunların bir tanesini duymayan, görmeyen bir politika izliyor. Onun izlediği politika bu ülkede ne emekliye fayda getiriyor ne işçiye ne taşerona ne staj mağduruna bir fayda getiriyor; hiç kimseye bir fayda getirmiyor.
“70 YAŞINDA ÇALIŞIP İŞ KAZASINA UĞRAYAN ABİLERİMİZ VAR”
Bugün gündemde kamu sözleşmeleri var. Onun zamanı geldi, geçiyor. Ama sendikacılar emekli meselesini anlatmak durumunda, asgari ücretlinin bir hafta geçinemeyeceğini anlatmak durumunda, staj mağdurunun talebini anlatmak durumunda, taşeronun durumunu anlatmak durumunda. 70 yaşında çalışıp iş kazasına uğrayan abilerimiz var. Dünyanın hiçbir ülkesinde 70 yaşında adam niye çalışsın ki? Demek ki ekonomik sıkıntı var, demek ki adam geçinmekte zorlanıyor. Onun için biz işçiler, her yerde emeği olan işçiler, çoğu zaman hak ettiğimizi alamıyoruz, kıt kanaat hayatımızı sürdürmeye devam ediyoruz.
Bizler çok cefa çekiyoruz ama sefa falan çektiğimiz yok. Onun için buradan başta Maliye Bakanına, Çalışma Bakanına, Sayın Cumhurbaşkanına bir kez daha seslenmek istiyorum; sözleşme görüşmeleri asgari ücrete benzemiyor. Sözleşme görüşmeleri, emekli zammına, memur zamlarına da benzemiyor. Şu anda ocak ayında başlayanların bir kısmı, mart ayında başlayan arkadaşlarımızın bir kısmı şu anda arabulucuya gittiler. Ben Demiryolları’nın da başkanıyım. Ayın 5’inde Demiryolları tarafsız arabulucuya gitti. Onun 15 günlük bir süresi var. Akabinde süreç işliyor. Ne olacak? İki ay içerisinde grev kararı alıp uygulamak mecburiyetinde demiryolcular. Akabinde, haftaya zannediyorum enerjide var. Onun arkasında karayolları var. Öyle bir 12 Eylül’den kalan grev yasağıyla ilgili tablo var. Enerji bunun dışında kalıyor, savunma sanayi bunun dışında kalıyor. Bu, şu demek değildir: Bunun dışında kalıyor diye işçi, tepkisini, sıkıntısını her noktada, her alanda göstermek durumunda.”
“MALİYE BAKANININ DÜNYASI BAŞKA BİZ ÇALIŞANLARIN DÜNYASI BAŞKA”
Ergün Atalay, kamu işveren sendikasına, kamu toplu iş sözleşmesi çerçeve protokolü çerçevesinde 27 Şubat’ta 21 maddelik teklif sunduklarını ancak işveren sendikasından, “Parasal meseleyi konuşmam” cevabı aldıklarını anlattı.
Atalay, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ne konuşursun? Parasal olmayan bir konuyu konuşursun. Parasal olmayan bir konunun bize faydası yok ki. Bizim sıkıntılarımızın hepsi parayla ilgili; mesaisinden, gece zamından, servisinden, yemeğine kadar. Şu anda iki kap yemeği bu ülkede 300-400 liraya yiyemezsiniz. Bunu da konuşmak durumundasınız. Ama işveren sendikası diyor ki: ‘Benim yetkim yok’. Herkes gözünü Maliye Bakanına dikmiş. Maliye Bakanı da bugüne kadar işçi ile ilgili hiç müspet bir şey yaptığını geçmiş dönemde de görmedim, bu dönemde de görmedim, göreceğimi de hiç zannetmiyorum. Çünkü onun dünyası başka, biz çalışanların dünyası başka. O, dar çerçeveden tabloya bakıyor.
Bazı memur sendikaları da işçiyi öyle görüyor ki, sanki biz marabayız. Biz, lağımından çöpüne kadar, ekmeğinden savunma sanayisine kadar, yerin altına kadar çalışıyoruz. Özellikle ifade ediyorum. Sayın Cumhurbaşkanı, bir gün şu Maliye Bakanını, bakanların yarısını madenin bir altına soksa da görseler; o işçi nasıl çalışıyor, hangi şartlarda çalışıyor, hangi zahmeti, sıkıntıyı çekiyor.
İŞKUR, televizyonlarda ilan yapıyor, diyorlar ki: ‘İşçi bulamıyoruz’ Bu ücrete işçi bulamazsınız. Bu ücret, köle ücreti. Diyorlar ki: ‘Patronlar Mısır’a gidiyor, Ürdün’e gidiyor’ Nereye gidiyorlarsa gitsinler. Bu ülkede, bu işçiye 30 bin lirayı, 40 bin lirayı fazla gören patronlar varsa, nereye gidiyorlarsa gitsinler. Ölümü gösterip sıtmaya razı etmenin hiçbir anlamı yok.
“DEMOKRASİDEN YANA OLMAK MECBURİYETİNDEYİZ”
İstanbul’da tutuklamalar oldu, gittik madende, ayın 20’sinde dememiz gerekeni söyledik. Aynısını hiç hayatımda görmedim. Halk TV Genel Yayın Yönetmeni… Kongreden çıktık, haksızlık yapıldığını kamuoyunun önünde söyledik. Dedik ki ‘Bu doğru değildir. Kesinleşmeden karar vermenin, içeri atmanın bir anlamı yok. Geç gelen adalet, adalet değil’ Onun için inadına demokrasiden yana olmak mecburiyetindeyiz.”
Ergün Atalay, zaman zaman kamuoyunda hakimlere, savcılara güvenilemeyeceği, doğru karar vermedikleri yorumları yapıldığını anımsatarak, sendikacılar, polisler, siyasetçiler, gazeteciler arasında ne kadar yanlış yapan varsa, hakimlerde ve savcılarda da o kadar yanlış yapan olduğunu ifade etti.
Yanlışları savcıların, hakimlerin tamamına yüklemenin doğru olmadığını belirterek, “O çocuklar, delikanlılar, hâkimler, savcılar yıllardır okuyorlar, belli bir yere geliyorlar. Yanlış yapanı Allah kahru perişan etsin ama kapı gibi doğru duran bir sürü insanımız var. Çünkü hepimizin onlara ihtiyacı var. Bu ülkenin hâkime de, savcıya da ihtiyacı var. Hâkim de bizim, talebe de bizim, siyasetçi de bizim, öğrenci de bizim, Türk-İş de bizim” dedi.
“ARA ZAM VERGİ DÜZENLEMESİTALEBİNİ HER DAKİKA, SANİYE İLETMEYE DEVAM EDİYORUM”
Atalay, “Ara zam talebini, vergi düzenlemesi talebini iktidara iletmiş miydiniz?” sorusuna, “Her dakikada, saniyede iletmeye devam ediyorum. Dün Çalışma Bakanına da ilettim. Bir demediğim Maliye Bakanı var, ona demiyorum, demeyeceğim de çünkü ondan müspet bir cevap alacağımı düşünmüyorum. Maliye Bakanı adına, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısına söylüyorum” yanıtını verdi.
Bir sonraki asgari ücret görüşmelerine katılıp katılmayacaklarının sorulması üzerine ise Atalay, “Bu asgari ücretle bırak bir ayı, bir hafta geçinemezsin. Onu biliyorum, onu söylemeye devam ediyorum. Hükümetin bununla ilgili yeni bir yasal düzenlemeye ihtiyacı var. O yasal düzenleme yapılmadığı müddetçe, TÜRK-İŞ olarak masada olmayacağımızı aralık ayında kamuoyuna açıkladık. Bu günahı bir daha çekmeye halimiz yok. Yasa değişsin. Adil bir komisyon olsun var. İçinda HAK-İŞ, DİSK olsun. TÜRK-İŞ olsun diye bir talebim yok. Ortada adil bir komisyon yok. Benim yetkim yoksa bunun vebalini, günahını ben niye çekeyim.” ifadelerini kullandı.