Avrupa artık sadece baklavayı değil, Türkiye’nin toprağını, iklimini ve geleneğini tescilliyor. 42 ürünle birlikte Türk mutfağı, AB’nin resmi lezzet haritasına adını yazdırdı.
Türkiye artık sadece kendi sınırları içinde değil; Avrupa Birliği’nin sofralarında da tanınan bir ülke haline geliyor. Son yıllarda sadece coğrafyası değil, damak zevki de sınırları aştı.
Her geçen gün yeni bir Türk ürünü AB’den coğrafi işaret tescili alıyor. Bu tescil yalnızca bir etiket değil. Bu, aslında “Bu lezzet yalnızca bu toprakta böyle olur” demenin en resmi, en güçlü hali.

ARTIK BİR HARİTAMIZ VAR
Antep baklavasından Milas zeytinyağına, Edremit çizik zeytininden Safranbolu safranına kadar… Her biri bir şehrin iklimini, toprağını, geleneğini ve emeğini temsil ediyor. Türkiye artık yalnızca ürün ihraç etmiyor; kültürünü, tarifini, hatta toprak hafızasını da Avrupa’ya taşıyor.
Son tescil alan iki ürün de bu yolculuğu güçlendirdi:
Bu iki lezzetle birlikte Türkiye, AB’den tescil alan ürün sayısını 42’ye çıkardı. Yani artık elimizde sadece bir liste değil, resmi bir lezzet haritası var.

COĞRAFİ İŞARETİN ASIL ANLAMI
Coğrafi işaret; bir ürünün yalnızca lezzetini değil, geldiği yöreyi, yetişme koşullarını, işçiliğini ve geleneğini koruma altına alır.
Bu tescil, “Artık bu ürün sadece sofrada değil; resmi kayıtlarda da var” anlamına gelir. Yani tadı kadar kimliğini de koruyan bir mühürdür.
Ne sağlar?
Ne anlama gelir?
Mühür neden önemlidir?
Bir ürün tescillendiği anda, bilinçsiz rekabet sona erer, taklit üretim engellenir ve yerel üreticinin emeği gerçek değerine kavuşur. Bu aynı zamanda o bölgenin ekonomik geleceğini ve tarımsal hafızasını korumak demektir.
Bir ürünün kaderi, bazen bir şehrin kaderini bile değiştirebilir. Çünkü coğrafi işaret yalnızca tüketiciyi değil, üreticiyi de korur.
Bu yüzden Antep baklavası sadece bir tatlı değildir; ekonomidir, turizmdir, kültürel kimliktir. Bir şehrin geçim kaynağı, Türkiye’nin ise dünya mutfağındaki imzasıdır.

TESCİL ALMANIN SOMUT KAZANÇLARI
AB’den coğrafi işaret almak yalnızca prestij değildir; ürüne gerçek anlamda ekonomik ve sosyal değer kazandırır.
Tescil alan ürünlerde şu değişiklikler gözlenir:
• Daha yüksek fiyatla satılabilir
• THY uçuşlarında menüye girebilir
• Turizm rotasına dönüşebilir
• Avrupa marketleri “Türk ürünü” reyonu açabilir
• Kadın kooperatiflerine özel destek sağlanabilir
• Tarıma için fon ve teşvik kanalları açılabilir
Uzman yorumu: “Aslında her tescil edilen ürün, Türkiye’nin kültürel hafızasına AB tarafından verilmiş bir onaydır.”

BAŞVURU AŞAMASINDAKİ TÜRK LEZZETLERİ
Coğrafi işaret listesi 42 ürüne ulaştı, peki şimdi gözler kimde? Başvurusu yapılmış ya da hazırlık aşamasında olan yeni lezzet adayları şunlar:

TOPRAĞIN SESSİZ GÜCÜ
Türkiye’nin gücü sadece toprağında değil, o toprağı yıllardır koruyan gelenek ve emekte. Çünkü AB tescili sadece bir ürünün değil, onu yetiştiren insanın da görünmez emeğinin kaydıdır.
İpsala pirinci ve Bursa kestane şekeriyle birlikte 42 lezzet artık Avrupa’da koruma altında. Bu yalnızca bir tat değil; kültürün uluslararası pasaportu.
Her ürün aslında ayrı bir hikâye, her hikâye yeni bir turizm rotası ve her rota yeni bir istihdam kapısı demek. Kısacası bu liste damak tadından fazlası demektir.
