Sesin kaynağı bir mikrofon değil, bir yürek. Yıldırım İçin El Ele Platformu Başkanı Ercan Sönmez, sokakların sessizliğini ve kepenklerin arkasına gizlenen çığlığı dile getirdi. Ama bu bir basın açıklaması değil; bir haykırış, bir direniş çağrısı.
“Biz sustuk sanmayın, sadece sesimiz size ulaşmıyor! Ama bilin ki kepenk sesleri, yarının çığlığıdır!”
Her gün bir iş yeri daha kapanıyor.
Her gün bir aile daha geçimden vazgeçip hayatta kalmaya çalışıyor.
Ama yukarıdan bakınca hâlâ her şey “güzel”, her şey “büyüyor”…
Ekonomik büyüme sadece raporlarda, sadece grafiklerde…
Ama gerçek sokakta, ve sokak iflas etmiş durumda!
Ercan Sönmez’in cümleleri keskin, acı ve gerçek:
“Manav kazanmıyor.
Fırıncı borçla un alıyor.
Berber dükkanı kiraya veriyor.
Tamirci tezgâhı kapatıyor.
Bakkal defter tutmaktan satış yapamıyor…”
Her gün bir kepenk daha kapanıyor.
Ve her kepenk bir hayalin, bir emeğin, bir mücadelenin üstüne indirilen demir bir perde.
Kira ödenemiyor.
Elektrik, doğalgaz faturası kepenk indirtiyor.
Borçlar katlandı, gelir yerinde sayıyor.
Vergi yükü artarken destek yok, teşvik yok, dayanışma hiç yok.
“Üreten cezalandırılıyor.
Çalışan eziliyor.
Kazanan değil, dayanabilen ayakta kalıyor.”
Bu ülkede üretmek artık bir suç, ticaret bir ceza, alın teri ise görmezden gelinen bir ayrıntı.
Bir ülkenin esnafı çökerse, bu ülke neyin üzerinde yükselecek?
Sokak sessizse, meydan boşsa, bunun adı istikrar değil, çöküş öncesi sessizliktir!
Bu düzene alışmayacağız.
Bu sefalete razı olmayacağız.
Bu sessizliğe boyun eğmeyeceğiz.
Ercan Sönmez, son sözünü vatandaşın ağzından şöyle koydu:
“Bir vatandaş olarak söylüyorum:
Biz sustuk sanmayın, sadece sesimiz size ulaşmıyor.
Ama bilin ki kepenk sesleri, yarının çığlığıdır!”
Bu, manavın, bakkalın, berberin, tamircinin, kısacası ayakta kalmaya çalışan milyonların sesi.
Bugün duymazsak,
Yarın konuşacak bir memleket kalmayabilir!
Bu bir partinin değil, halkın sesidir.
Bu, ideolojiden önce vicdanın meselesidir.